Dere Boyu Madımak
Yeşilce deresi, Yeşilce’de ki evimin önünden nazlı nazlı akarken, bende evin balkonunda hüzünlü bir izleyici olarak gözlem yapmaktayım. Burada yaptığım kahvaltının lezzetinin, teneffüs ettiğim havanın berraklığının tarifini yapmakta oldukça güçlük çekmekteyim. Balkonda otururken ve yazarken yaşadığım doğallığın, sadeliğin, arılığın ve bağımsızlığın tadını çıkarmaya çalıştığımı paylaşabilirim.
Diktiğim fidanların türlü çeşit meyveye dönüştüğünü görmek, sanki ölürken dirilmek duygusunu yaşamama neden olmaktadır.
DERE BOYU MADIMAK
Derenin akışına,
Deloldum bakışına,
Bu can nasıl dayansın,
Karşıma çıkışına.
Dereler çağlar durur,
Gözlerim ağlar durur,
Uzanıp dokunamam,
El beni bağlar durur.
Derelerin özüne,
İnanır el sözüne,
Ölürüm hasretinden,
Söyleyemem yüzüne.
Dereler geçilmiyor,
Suları içilmiyor,
Her bir şeyden geçsem de,
Yardan vazgeçilmiyor.
Dere boyu iniştir,
Yüreklerim geniştir,
Lal ettin dillerimi,
Gel de beni konuştur.
Derelere yolum var,
Sevenlere zulüm var,
Sevdiğim şu dünyada,
Sana bana ölüm var.
Dereye attım taşı,
Dinmez gözümün yaşı,
Öyle bir sevdiğim var,
Dünyada yoktur eşi.
Derenin kıyıları,
Aldılar iyileri,
Azalmıyor kötüler,
Çoğalır sayıları.
Dere boyu madımak,
Dön de bir ardına bak,
Benim sevdiğim güzel,
Kime denkte kime hak.
Dereler bulanmaz mı?
Etrafı sulanmaz mı?
Kayıp olan sevdalar,
Bir daha bulunmaz mı?
Yekta Hoca, nereye,
Dolanda in dereye,
Ömür uçan bir kuşmuş,
Ne kaldı ki geriye.
YEŞİLCE. BALKONDA. 27.07.2015. PAZARTESİ. SAAT. 09.58