Geçtiğimiz ay Mesudiye’nin Sesi Gazetesinin, 23. kuruluş yıl dönümü kutlandı. Gazetemizin bana ayrılan ‘EGİTİMCİNİN NOT DEFTERİ’ köşesinde yazılarımı aralıksız olarak 13 yıldır sizlere sunmaya çalıştım. Böylece bölgesini ve insanını seven, sorumluluk sahibi bir aydın olmanın iç huzurunu yaşadım.
Yakın tarihimize de ışık tutmuş oldum. Gazeteye destek vermem gereğine, inancımı hep diri tuttum. Zamanla ne kadar haklı olduğumu da yaşayarak gördüm.
Yazılarımda karşılıklı haklar ve ödevler, üretkenlik ve verimlilik, barış ve dostluk, sorumluluk anlayışı ve yaklaşımlarda ki denge vurgulanmaya çalışılmıştır. Okurlarımdan oldukça olumlu tepkiler alırken, düşüncelerimi onlarla paylaşmaktan da son derece haz duydum.
1950 yılından itibaren, siyasi iktidarların ekonomi politikaları gereği, kırın itmesi sonucu, kentlerdeki yığılmalar kaçınılmaz olmuştur. Adeta zorunlu bir hal alan bu göç olgusundan, en fazla payını alanda Mesudiye ilçesidir.
Sert karasal iklime, verimsiz toprak yapısına, çetin coğrafi koşullara ve siyasal iktidarların ilgisizliğine, ulaşım, eğitim, sağlık ve ekonomik etkinliklerin yetersizliği de eklenince insanlar çareyi, ardına bakmadan, kaçarcasına İstanbul, Ankara hatta yurt dışına göçmekte buldular.
Bu savrulmaya bağlı olarak da köylerde boşalmalar, kentlerde de yığılmalar oluşmuştur. Bu süreçte ulaşım ve iletişimin zor sağlanmasına dayalı olarak, gurbettekilerle sıladakiler arasında önemli bir kopukluk yaşanmıştır. Bu kopukluğun giderilmesi için 1970 ve 1980’li yıllarda çeşitli arayışlar da söz konusu olmuştur.
1991 yılında yayın hayatına başlayan Mesudiye’nin Sesi Gazetesi işte tam da bu kopukluğu gidermeyi amaçlamış, 23 yıldır da bu işlevini düzeyli bir şekilde ara vermeden sürdürme başarısını yakalamıştır.
Bu süre içersinde yanlış anlamalar, hatalar, yanılmalar, eksik ve amaçlı bilgilendirilmeler olmamış mıdır? Elbette ki olmuştur. Ancak iyi niyetle yola çıkıldığından, zamanla fikirsel olgunluk kazanılmış, bilgi sahibi olunmuş, sınama ve yanılma yoluyla amaca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Bireysellik, bölgecilik ve dar bir siyasi anlayışın gölgesinin düşürülme çabaları, çeşitli tehditler ve anlamsız baskılar, gazetenin bu güne gelmesine engel olamamıştır.
Kendisi küçücük ama kocaman bir yüreği olan sevgili Sefayi Uzunyurt, işte bu anlamlı eserin sahibidir. Gazete, Mesudiye insanının duygularına, düşüncelerine tercüman olmaya çalışmış, gereksinimlerini ilgili yerlere ulaştırmaya özen göstermiştir.
Siyasette, sosyal ve kültürel yaşamda, eğitimde, sağlıkta, bürokraside, sanatta ve sporda bölgeyi ve bölge insanını ilgilendiren konularda tarafsızlığını koruyarak kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Bu anlamlı eserinden dolayı sevgili Sefayi Uzunyurt’u kutluyorum.
Bunun yanı sıra gazetenin basımında, yayımında, dağıtımında emeği geçenlerle haber kaynaklarının, köşe yazarlarının, dolayısıyla emeği geçen herkesin ve gazetenin yaşaması için asıl unsur olan siz değerli okurlarımın öneminin göz ardı edilmemesi gerekir tabi ki.
17 Kasım pazar günü Bakırköy Belediyesinin yaşam köy tesislerinde, Demokrat Ordulular Platformunun aday tanıtım ve müzik şölenini gerçekleştirdik. Çoğunluğunu Mesudiyelilerin oluşturduğu Ordu’lu hemşerilerimizin katılımıyla hayata geçirilen etkinliğin, CHP üst düzey yöneticilerince onurlandırılması ise, İstanbul’daki Ordu’lular açısından oldukça önem kazanmaktadır.
İstanbul’da Kastamonu ve Sivas’tan sonra en fazla nüfus yoğunluğuna ulaşan üçüncü sırayı oluşturan Ordu’lular, ne yazık ki ilin ve ülkenin yönetiminde bölgelerini temsil edebilme başarısını henüz yakalayabilmiş değillerdir. Bu eksikliğin giderilmesi gerçeği de önemli bir zorunluluk olarak kabul görmelidir.
24 Kasım Öğretmenler gününe, yaklaşık dokuz yıl görev yaptığım Yeni Levent Lisesi mezunlarının davetlisi olarak katıldım. Yıllar sonra değerli meslektaşlarım ve sevgili öğrencilerimle özlem giderdim. Yurt dışından, yurt içinden beni anımsayıp arayan, mesaj gönderen sevgili öğrencilerime ve dostlarıma çok teşekkür ederim.
Değerli okurlarım, bu ayki yazıma son verirken, sizin için seçtiğim şiirimi de beğenilerinize sunarım. Hoşça kalın, dostça kalın.
BİRŞEY GELMEZ ELİMDEN!
Boşuna çabalamış,
Boşuna yorulmuşum.
Akan sular misali,
Bulanıp durulmuşum.
Geri dönüp bakınca,
Hüzünlü bir pişmanlık,
Engel olmuş sevgiye,
Nefret, kin ve düşmanlık.
Gönülden paylaşımın,
Adına sevgi denmiş.
Sevgiye varmak için,
Ne bedeller ödenmiş.
Aslında düşünmeye,
Ne zaman var ne mekân.
İnsanlar çok vefasız,
Odur canımı sıkan.
Yekta Hoca zulümden,
Korkmuyorum ölümden.
Adaletsiz dünyada,
Bir şey gelmez elimden.
YEKTA AYDIN’IN MESUDİYE GAZETESİ ARALIK 2013 KÖŞE YAZISI